Geç-miş

Sanki başka birisinin hayatı gibi geliyor bugün baktığımda yirmi otuz sene öncesi. Sanki izlediğim ama unutmak üzere olduğum bir filmin hafızamda kalan parçaları gibi. O günkü beni hatırladıkça ne çok alıp karşıma konuşasım geliyor anlatamam. Hiç birşeye yetişmek için acelesi olmayan o zamanki ben ile, bugün, o günkü çoğu planına geç kalmış benin konuşması muhtemelen çok tehlikeli olurdu. Konuşmamak galiba en iyisi.

Bu yüzden belki de o, zamanın adı “geç-miş”. Konuşmak için geç, planlar için geç geri dönmek için geç. “Miş”lisiyle, “di”lisiyle, geç geç geç-miş zaman.

O değil de, en kötüsü “keşkeli geçmiş zaman” diye düşünürdüm hep. Fakat hatırlamadıktan sonra ne kıymeti var keşkenin değil mi? Yıllar öncesinden bir günlük sayfası geçti elime geçenlerde. Hiç bir fikrim olmayan bir haftalık bir seyehati anlatmışım. El yazısı benim olmasa, günlüğüm hacklendi diyeceğim kadar yabancı geldi yazdıklarım. Orada bahsettiğim olayları ve kişileri hiç hatırlamıyorum. Oysa hafızam da oldukça güçlüdür.

Demek ki üzerinde düşünmeyince silinip gidiyor. Üstelik cümlelerin birkaçı da keşke ile başlıyordu. Acaba keşkeler gerçek olsa mı hatırlayacaktım olanları. Kimbilir.

En iyisi yaşayıp geçmek, zaten hatırlanması gerekenler bir şekilde yeterli izi bırakıyor ve benden söylemesi üzerinden 20 sene geçince, keşke “keşke” dediğim konuyu hatırlayabilsemden fazlası da kalmıyor.

 

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.