Hala Anadolu’da yaygın bir adettir, gidenin arkasından su dökülür. Eski şaman kültürümüzün bir parçası ve bugünlere kadar ulaşmış. Su şaman kültüründe berekettir, kutsaldır. “Su gibi çabuk dön, ak geri gel” demek için su dökülür gidenin arkasından.
Ancak asıl mesela elinizin mi ayağınızın mı ıslandığı bence. Gidiyorsan ayağın, gönderiyorsan elin ıslanır su dökerken.
Şimdiye kadar genelde ayağım ıslandı benim. Ellerimi ıslak sevmiyorum ama bazen ıslanıyorlar istemesem de.
Gitmek kendine yeni bir yaşam eklemektir. Zaten devam eden rutinin içinde neyi hangi gün farklı yapıyorsan o an yaşamına eklenir. Ve eğer aynı rutinin içinde geçiyorsa ömrün, birbirinden farkı yoksa günlerinin aynı günü aynı yaşamı yaşar durursun aslında. Bu yüzden mevcut sistemini bozmak, başka hayatları görmeye, yaşamaya, acısıyla tatlısıyla farklı birşeyler yaşamaktır gitmek. Her gidiş, bonus bir yaşamdır insana. Bir düşünün, geçen sene içindeki işe gidiş gelişlerinizin kaçını gittiğiniz bir haftalık tatil kadar hatırlıyorsunuz? O bir hafta, hafızada bir senelik rutin hayat kadar yer tutmuyor mu ?
İnsanoğlu statüye bağımlıdır. Statükocudur yani. Hayatı fazla kurcalamayı, zorlamayı sevmez. Eğer yaşıyorsa bir şekilde, doyuyorsa karnı bozmak istemez bu sistemi. O yüzden ıslananın elleri olmasını tercih eder. Gidenlerin ardından döker suyu. O esnada ayaklarına düşen bir kaç damla da, saldığı köklerine iyi gelir.
Nasıl olsa bir gün gelecek, her ziyarete gelen sulayacak madem, ayakları topuğundan ıslatmaya başlamak lazım şimdiden.