Hatırlıyorum da bir zamanlar ne kadar önemliydi müzik benim için. Sabah kalkınca erişebileceğim bir yerlerde bir teyp olurdu ve ilk iş “Play” tuşuna basardım kalkar kalkmaz.
Aynı şarkıları döner dolaşır dinlerdim. Hatta bazılarını çok sevmesem de arkadaş çevresinde kabul görmek için bile dinlediklerim olurdu.
Bir dönem protest müzikte bulurduk kendimizi. Tam olarak ne demek istediğini çözemediğimiz ama belli ki aslında mantıklı ama bizi aşan sözlerin içinde kaybolurduk.
Sonra eğlence müzikleri dinler olduk. Eh eğlenmeye gidince otomatikman eller havaya müziği dinlenmeliydi. O mekanda protesto edilecek tek şey gelen faturaydı ve eğlence mekanları bunu müzikle dışa vurmamızdan pek hoşnut olmaz diye düşünüyorduk.
Yaş biraz daha ilerleyince eğlence şekli meyhaneye kaydı ve biz de fasıl müzikleri dinlemeye yatay geçiş yaptık. Fasıl müziği zaten son beşyüz yıldır hep aynıydı. Müzik sabit, meyhaneler ve akşamcılar gelip geçiyordu adeta bu dünyadan. Eğer memur zihniyetli bir müzisyensen aslında en nefis kategori bu. Öğren anasını satayım 15 fasıl bütün ömür geçindirsin seni.
Zamanla her biri yavaş yavaş önemini kaybetti. Bazen biraz etnik balkan, arap, ermeni müzikleri dinlesem de genel anlamda müzikten uzaklaştım.
O kadar aynıydı ki müzikler, dinlerken içim şişiyordu.
Çocuk tarzı dediğim bir pop müzik şekli var mesela. En çok tutan şarkılar bunlar. Tekerleme gibi bir nakaratı ve çok kolay bir ritmi var. Aklına takılsın ve hatta kazınsın diye nakaratı şarkının içinde yüz kere tekrarlıyorlar. Durup nakaratı çözümlediğinde aslında hiç bir manası olmadığını buluyorsun ama hiç bir çocuk portakalı soyma ve yalan uydurma arasındaki bağlantının ne olabileceğini düşünmez neticede.
Protest şarkılar da aslında çözümlendiğinde arka arkaya bağlanamayan cümlelerden ibarettir ama sanki derin anlam içerirmiş gibi dinlersin ve işin ilgince gaza da gelirsin. Aslında baksan, tabancasını helada unutan denyonun yapacağı devrimden ne hayır gelir ki. Yalnızlıktan yıkılan, çığlık şeklinde elleri olan alakasız sıfarların, alakasız isimlere yamandığı cümlelerden anlam çıkartmaya çalışırsın uzun uzun.
Her fasıllı akşamda muhabbet bağına giren ve bunu duyunca kadehini kaldıran akşamcıların durumu biraz daha anlaşılır. O kafayla nereye girsen kaldırırsın o kadehi zaten. Bülbülün çilemesi ise en şerefe durumdur çoğu zaman.
Nihayetinde artık birbirinin aynısı bu şarkılardan çok sıkıldım. Anlamsız nakaratlardan, düşük cümlelerden, kopyala yapıştır ritmlerden. Şimdi sadece arada karşıma çıkan birkaç güzel etnik şarkı dışında hiç birinmi dinleyemez oldum.
Dinleyememek derken, kendimi verip de dinleyememek demiyorum. Dinlemek rahatsız ediyor beni, duymak içimi şişiriyor. Banal, zeka yoksunu, çocuksu. Çok rahatsız ettiği için de beynime kazınıyor ve gün boyunca tekrarlanıp duruyor. Bu yüzden kulaklıklarla geziyorum sürekli. Ya bir sesli kitap, ya bir eğitim videosu, ya bir tartışma programı dinliyorum. En azından zamanı bir şekilde faydalı bir şeyle geçirmeye çalışıyorum.