Körler ülkesinde, gören birine sakat denir. Normal; içinde bulunulan toplumda kabul görmüş, kanıksanmış olandır. Kısaca “normal” ile “doğru” arasında kimi zaman uçurum olabilir ki bu yazıda bu uçurumun kenarında gezeceğiz.
Son zamanlarda sıklıkla yaşadığım bazı durumlar var. Bana çok ters geliyorlar ama benden başka da çok az insana ters geldiğine eminim.
Örneklerle açıklayayım. Diyelim ki maddi durumunuz iyi, süper zengin falan değilsiniz ama kimseye muhtaç da değilsiniz. Kazancınız ailenizi geçindirmeye yetiyor. Hatta biraz da artıyor. Devlet bir gün bir sebeple durumu çok iyi olmayanlar için bir yardım dağıtacağını duyuruyor. Belli bir kriter de belirlemiyor. Diyor ki ihtiyacım var diyen herkese vereceğim. Soru şu: “o yardımı alır mısınız ?“
Veya bir şirket size bir iş yapmanız karşılığında bir maaş veriyor. O maaşa karşılık bir proje geliştiriyorsunuz. İş sonlandığında o şirket için ürettiğiniz projeyi aynen kopyalayıp dışarıda satmaya nasıl bakarsınız? Projeyi ben ürettim o halde satarım mı dersiniz, yoksa ben o projenin ücretini aldım onun için kopyalamam ama edindiğim tecrübe ile şimdi kendime başka bir proje üretip onunla pazara çıkayım mı dersiniz?
Çocuğunuzun okulundan aradılar, eğer durumunuz iyi değilse ve bunu bize söylerseniz çocuğunuz öğlen yemeklerini bedava alacak, ama durumunuz kötü değilse yemekler için cüzi bir ücret istenecek dediler. Ne yaparsınız?
Ticari menfaatleriniz için karşınıza çıkan herkesi ezip geçer miydiniz mesela? Hayat görüşünüzü, insani değerleri, dini görüşünüzü, çocuklarınızla geçireceğiniz zamanınızı, arkadaşlarınızı harcar mıydınız?
Bir ara Twitter’da biri bahsetmişti. Ateist olduğu için “Müslüman” bir genç kendisini doğru yola davet etmişti. O da dış mihraklı güçlerin ateist olması için ayda 5000 dolar para verdiğini, bunun karşılığında sadece bütün dini değerlere sövmesi gerektiğini söyleyerek yemlemişti “Müslüman”ı. “Müslüman”ın cevabı “Abi nasıl temasa geçebilirim onlarla beni de işe alırlar mı?” olmuştu. Parayı duyunca tebliğden vazgeçip ateist olması toplam otuz saniye sürmüştü.
Bir iş yapacaksınız ve işin püf noktalarını bilmiyorsunuz. Bilen birine gittiniz. O da iyi niyetli düzgün biri ve uzmanlık alanlarını anlatarak para kazanıyor. Siz çaktırmadan birlikte çalışacağınız izlenimini vererek işin püf noktalarını öğrenip para vermeden, anlaşamadık diyerek çekip gider misiniz?
Tamamen yardım amaçlı yapılan bir iş için insanlar bir araya geliyor. Kimisi yardım ediyor kimisi yardım alıyor. Siz sırf kendi işinizi satmak için bu grubun içine sızıp birer ikişer çaktırmadan kendinize müşteri toplar mıydınız?
Eğer 2000li yılların Türkiye’sinde büyümüş biriyseniz bu konuların neredeyse tamamında benim kararımın tam tersini vereceksiniz.
Ben bu durumu başta çok yadırgadım. Etik, ahlak, insaniyet gibi değerleri anlatmaya çalıştım ancak resmen duvara tosladım. Hem de hayatımda hiç olmadığı kadar sert bir şekilde. Önceden de böyle tek tük insanlar çıkardı karşıma. Köylü kurnazı derdik. Menfaati bir çok değerin önünde gelen insanlardı genelde. Ama sayıca azlardı ve dişlilerin arasında ezilir giderler veya bir kere bunu yaptıktan sonra toplum tarafından damgalanır dışlanırlardı. Ancak şimdi durum farklı.
Öncelikle bana uzaydan gelmişim gibi bakıyorlar. Onların gözünde yaşlı, eski kafalı, söylenip duran huysuz biriyim. Dillerinden din eksik olmayan, bir damlacık yavrularını Kuran kurslarına gönderen “dini bütün !” arkadaşlar kul hakkının gaspı söz konusuysa kendilerini olaydan soyutlayıveriyorlar.
Maalesef bu nesilin yetiştiği çağda, menfaatler için her yol mübah, başkalarının hakkına tecavüz etmekte sorun yok. Kabul ediyorum artık bizim normalimizi anlatmak imkansız. Yani onlar için normal olan bir dünyada bizler sakatız.
Aynı durumdayız. Ben huysuz ihtiyarım.