Üniversite yıllarımızda ev arkadaşımla beyin jimnastiği yapardık bol bol. Düşündüğümüz konulardan biri de “eğer herkes birbirinin aklını okuyabilseydi dünya nasıl olurdu?” idi. Şu andaki halimizde birdenbire böyle birşeyin olması dünyanın sonu demek o kesin ama en baştan beri böyle olagelseydi bence dünya çok daha güzel bir yer olurdu.
Önce, bilmeyenler için bir açıklama: “Mazruf“, zarfın içindeki demektir.
Gelelim meşhuuur zarf mı önemlidir mazruf mu tartışmasına. İşin özü mü önemli nasıl yaldızlayıp sattığınız mı? Dış görünüş mü önemli iç güzelliği mi? Yapılan işin faydası mı önemli, nasıl pazarlandığı mı? Kılınan namazın ritüeli mi önemli içeriği mi? Bindiğiniz arabanın markası mı önemli, sizi amaca yönelik taşıması mı ?
Eğer iş karşı cinsi etkileme ise zarf doğal olarak önemli. Bırakın insanları hayvanlar bile zarflarını süslüyorlar bu konuda. Bunu zaten yadırgamıyorum.
Eğer söz konusu işin ise zarfın önemliliği su götürmez. Sen dünyanın en iyi adamı olsan alıcın yoksa açsın. Dolayısıyla en azından satışı tamamlayana kadar zarfını süslü tutmak zorundasın.
Kısaca zarf önemli. Yapılan her işte, iş lafa gelince mazruf önemli deriz ki bunu dememiz de zarftır. Fakat bir noktadan sonra çoğumuz için kantarın topuzu kaçar ve madem zarf önemli, mazrufla uğraşmanın manası yok sadece zarfla işimi görürüm noktasına kayabiliriz.
Haydi birbirimizi kandırırken anlarım ama ibadette bile mazruf önemli değilse artık kronikleşmiş bir hastalık söz konusu değil mi?
Eğer senin içini, dışını, aklındakini, gizlini, saklını bilen bir varlığa bile samimi değilsen ve yaptığın ibadeti insanalara gösteriş için yapıyorsan durum gerçekten vahim.
İnsanlığın daha iyi bir noktaya gelebilmesi için hepimize düşen iki görev var.
Önce mazruflarımızı düzelteceğiz sonra da önümüze gelen zarfları açacağız.
Hem kendin düzgün bir adam olacaksın hem karşındakinin süslerini ayıklayıp içinde iyi bir adam var mı diye bakacaksın.
Yoksa ömür boyu bir sürü okunmadık mektubumuz olacak benden uyarması.