Zincir

Bulutlu bir akşam üstüydü. Okuldan eve dönerken elindeki lastik topu havaya atıp tutuyordu çocuk. Her gün yürüdüğü bu sıkıcı, rutin yolu, eğlenceli hale getirmek için kullandığı küçük oyunlardan biriydi bu da. İlk birkaç hafta adımları saymış, sonraki bir iki gün bir taş parçasını tekmeleye tekmeleye okula kadar götürmüştü. Dönüşte aynı yuvarlaklıkta taş bulmak zor olduğundan cebinde taşımıştı okul bitene kadar.

O gün de, iki gün önce icat ettiği “bu mavi plastik topu havaya atıp tutarak düşürmeden kaç adım gidebilirim” adlı oyunu oynuyordu.

Tam havaya attığı sırada, o güvercinin takla atmasını görmeseydi son iki günün en iyi derecesini yapacaktı neredeyse. Fakat ilk defa gördüğü bu olaya bakarken bir an dikkati dağıldı ve yere düşen top kaldırımın kenarındaki çıkıntı bir taşa denk gelip yola fırladı. Tamamen refleks olarak pesinden tutacakmış gibi bir hareket yaptı ancak yolun boş olmadığını görür görmez adımını bile atamadan durdu.

O sırada karşıdan gelmekte olan arabadaki dikkatli şöför topun düştüğünü görmüş ve çocuğun aniden sokağa fırlayacağından endişe ettiği için frene basmıştı bile.

Bu küçük dur-kalk bir sonraki trafik ışıklarında onun kırmızıya yakalanmasına neden olmuş ve bir dakika bekleme ile sonuçlanmıştı bu durum.

Yeniden yeşil yanıp da hareket ettiğinde ilerideki sokaktan sola dönmüş ve dumanlar içindeki yeni olmuş kazayı görüp lanet etmişti içinden. Koskoca kamyon gelip koca duvara çarpmıştı. Yan yoldan kendi gittiği istikamete dönmek yerine dümdüz gitmiş ve binanın duvarına toslayarak, tamamen kapatmıştı yolu. Freni tutmamıştı muhtemelen.  Şimdi yok yere trafik tıkanacaktı. Aynaya baktı ve arkasından sokağa sapmış diğer araçları da görünce “Hay lanet çocuk. Senin yüzünden geç kalacağım şimdi” dedi içinden.

Güvercin yukarılardan bir yerden “Birşey değil” dedi kendi dilince, ama biz “guguk” diye duyduk. Ne yazık ki tam 1 dakika önce freni patlamış kamyona yapılacak birşey yoktu. Gözünün önünde aniden havalanan leylekle ilgilenmeyen kamyoncu şansına küssündü artık.

Çocuk sabah mavi topu elinde okuluna döndüğünde aynı sınıftaki çok sevdiği arkadaşı ile konuşmaya daldılar. “Duydun mu?” dedi arkadaşı. “Dün babam görmüş şu alt sokakta koca bir kamyon duvara çarpmış”. Çocuk ilgilenmedi fazla. “Yaa” dedi… “Duymadım. Ama biliyor musun bu sabah topu havaya atıp tutarak tam 158 adım attım”

 

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.