Huysuz

Çocukken, gençken gıcık olduğumuz huysuz yaşlılar vardı ya hani etrafta. Hani herşeye sinirlenir, bir türlü memnun olmaz, yapılanı beğenmez, bizim aklımızdan bile geçmeyen şeylere kafayı takar … Bilirsiniz işte klasik huysuz yaşlı tipi.

Galiba ben ona dönüşüyorum. Hala dönüşüm tamamlanmadı ama içimdeki huysuzun büyüme ivmesine bakarsak fazla değil birkaç seneye dönüşüm tamamlanacak sanki.

Kendimi bir anda karşımdaki kızın telefonda konuşurken “hığğğğ hığğğğ” diye insnanın içini eze eze çıkardığı seslere çıldırırken yakalıyorum.

Anladın mı diye sorduğumda anladım diyen ama iki dakika içinde sorduğu soruyla hiç anlamadığı belli olan çömezlere artık kolay sabredemiyorum.

Köylü kurnazlarına, çakallara artık katlanamıyorum

Arabayla sakin sakin giderken, karşıdan karşıya geçen baba ve çocuğun arabaların arasından aniden önüme atlayıp bana hönkürmesine söyleniyorum. “Yanında bir de çocuk var nasıl akıl edemezsin iki arabanın arasından aniden yola atlarsan benim seni görme ihtimalimin olmadığını… Salak herif.. Hem kendini hem çocuğunu sakat bıraktıracaksın … bir de bana kızıyorsun..”

Genellikle yeterince hızlı anlayamayanlara, hayattaki zorluklara direnmeyenlere, aklını kullanmayanlara, emek harcamadan birşeyler elde etmek isteyenlere, haksızlıklara, soysuzluklara, aptallıklara her geçen gün daha az tahammül edebiliyorum.

Bildiğin yaşlanıyorum. Huysuzlaşıyorum. Şimdilik dışımdan konuşmuyorum ama herhalde o da yakındır.

Ali Bukowski … Yakında bu sinemada…

 

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.