Öncelik

Hep derli toplu ve çoğu zaman kapalı tutulan misafir odaları vardır bazı evlerde. Küçücük oturma odasında geçer bütün zaman ama o ferah ve rahat mobilyaların olduğu yasak bölgeye geçilmez hiç bir zaman.  Ömürleri evlerini toplu ve temiz tutmaya çalışarak geçen annelerin mabedi gibidir ve kırk yılda bir misafir gelirse diye maksimum güvenlik kordonu altında tutulur bu bölge.

Annelerinden öyle gören anneler, kızlarını da böyle yetiştirirler. ‘Aman kızım evin dağınık diye laf ederler sonra‘ ile başlayan bilinçaltı eğitimi, başkalarının hastalıklı dedikodularına maruz kaldığında dünyası yıkılan bireyler yetiştirmenin vazgeçilmez yoludur zira.

Düşünsenize o kadar gösterişe dayalı bir eğitimdir ki bu VİTRİN vardır evde. ‘Baaaakkk benim kristallerim vaaaarrrr‘ demek çok normal gelir bu eğitimden geçen beyinlere.

Hayatlarını kendilerine işkence haline getirir insanlar ama eğitimlerini sorgulamayı akıllarından bile geçirmezler. Temizlik için heba edilen zamana ütü için harcanan zamanı ekleyin, üstüne çocuğun dağıttığı oyuncakları daha havadayken planjon ile yere düşmeden kapıp toplamayı da koyun, gümüş parlatma, dantel kolalama falan derken ıskalanan hayata bir bakın. Çılgınlık resmen.

Hayır sadece kendi hayatını ıskalamakla kalmayıp, eşin çocuğun hayatlarının da ıskalanmasını sağlamak ne olacak? Daha da kötüsü, yargılanmaktan çekinilen ne varsa bir sonraki nesile farketmeden aktarıyor, en başta yargılayan da biz oluyoruz.

İngiltere’de tanıştığım insanlarda, gittiğim evlerde daha net görüyorum farkı. Adam üst düzey yönetici ama ütüsüz tişört ile işe gelebiliyor. Evlerde fazla hiç bir şey yok. Evet evden ziyade otel gibi ama bu da bir seçim. Evde vakit geçirmektense dışarıda olmayı tercih ediyor insanlar. Evde vakit geçirenleri de aman misafir gelecek diye sahte bir toplanma telaşında değiller. Çocukların oyuncakları her yerde, alt alta üst üste ama bu şahsen bana daha rahat bir ortam hissi veriyor. Kendimi misafirliğe gittiğimde ‘çocuk masada içsin daha rahat eder diye zorla masaya oturtulduğum temizlik hastalarının evindeki gibi huzursuz hissetmiyorum.

Bırakın oyuncak salonda kalsın, çocuğun odası dağılsın, koltukta leke olsun, vitrinde kristal yerine çocuğun oyun hamurundan yaptığı “heykel” dursun, elbise askılarınızın çengelleri aynı yöne bakmasın, sabah evden çıkarken yatak dağınık kalıversin. Hiç biri canınızı acıtmaz. Artan zamanda da parkta yürürsünüz ailenizle.

Şimdilerde ben de artık kot tişört vs ütülemiyorum. Hayatımda bundan dolayı bir yıkım da yaşamadım.

Önceliği yaşama vermek ve bu detaylarla uğraşmamak en iyisi. Ya da başka bir deyişle öğretilen hayatın doğruluğunu arada bir sorgulamak ve kırabildiğin kadar o sert kabuğu kırmak gerek. Kırana kadar zor, kırınca garip bir ferahlama hissi veriyor. Tecrübe konuşuyor.

 

 

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.