Gençliğimin en güzel etkinliği hafta sonları yaptığım sahaf gezileriydi. Tek başıma, Cumartesi sabahı çıkardım yola. Galatasaray Lisesi’nin karşısında, balık pazarının içinden geçerek soldaki ikinci iş hanına girer ve başka bir dünyaya ışınlanırdım. Bilenler bilir burası sahafların ve eski plakların gizli dünyasıdır. İşte bu dünyada sakin sakin tadını çıkara çıkara sahafları gezerdim. Köşeyi döner dönmez Narteks Kitap diye bir sahaf vardı. Eski bir edebiyat öğretmeni olan Sıtkı abinin sahafı. Burası bana her zaman ayrı bir lezzet verirdi.
Gide gele tanışmıştık artık. Benim kitap zevkimi, hangi türlere ilgi duyduğumu aldığım kitaplardan anlamıştı ve ona göre kitaplar önerirdi önceleri. Sonra zamanla ismen de tanışır olmuştuk. Ben rafların arasında kendimden geçip tek tek kitapları incelerken, kendine demlediği çaydan getirir. Yanıma bir tabureyi çekip otururdu. Çayımızı yudumlarken, baktığım kitaplar hakkında yorumlarını söyler, ikimizin de okumuş olduğu ortak kitapları tartışırdık. O sakin dingin konuışması, kitaplar hakkındaki engin bilgisi, hemen hemen her konudan konuşuyor olmak çok keyifliydi. Saatler nasıl geçer anlayamazdım. Hiç kitap almasam da bazen sadece sohbet etmek bile güzel bir haftasonu için yeterliydi.
Her hafta Sıtkı abiden ve diğer sahaflardan en az 3-4 kitap alırdım. Çıktıktan sonra da kitapçıları gezer son çıkan kitaplardan aklıma yatan, tarzım olan 1-2 tane daha alırdım.
Çoğunlukla bunları okuyacak zaman bulamazdım. Her ne kadar çok kitap okuduğum bir dönem olsa da, o kadar kitabı o kadar kısa zamanda okumamın imkanı yoktu elbette. Zaten çoğu ağır mevzular olurdu. Yani öyle roman gibi elime alıp bir çırpıda hızla okuyabileceğim şeyler değillerdi. Felsefe, tasavvuf, musiki, araştırma, roman, şiir gibi türler olduğu gibi ağır divan edebiyatı içeren kitaplar da olurdu. Osmanlıca – Türkçe sözlük elimde okuyabildiklerim çoğunluktaydı.
Okuma hızımdan daha fazla kitap almamın bir tek nedeni vardı. İleride okumak için stok yapıyordum. Yani yetişemediğim için erteliyordum.
Zamanla, ertelemek bir yaşam felsefesi oldu. Çok zaman ve emek isteyen ama deliler gibi yapmayı istediğim bir sürü konu, altyapısı araştırılıp, kitapları alınıp, malzemeleri temin edilip ertelendi.
Ney üflemek mesela. Gece 11’den sabah 7 ye kadar çalışıp, sabah Kuşadası’ndan Ödemiş’e gidip birkaç saat ders alıp öğleden sonra dönerek uyuyup gece 11 deki işe tekrar yetiştiğim günlerde yeterli zaman ayıramadığım için, Neyleri, kitapları, şemaları, notaları alıp daha geniş bir zamana erteledim.
Elektronik mesela. Bilgisayarı meslek olarak ilk seçtiğim zamanlarda sabah 7 de kalkıp, servise binip, yolda programcılık üzerine okuyup, 9’dan 6’ya kadar çalışırdım. Sonra eve dönüş yolunda tekrar kitaplarını okur eve döndükten sonra da okuduklarımı uygulardım. Bu dönem içinde elektronik öğrenmek tutku gibiydi benim için. Tek sorun hiç zamanım yoktu. Ben de havyamı, ölçü aletlerimi, lehim tellerimi, dirençlerimi kapasitörlerimi ve konuyu anlatan en iyi kitapları alıp erteledim.
Üniversitede her gün bindiğim ve tek ulaşım aracım olan Bisiklet mesela. Alsam koyacak yerim, binecek yerim olmadığı için erteledim.
Zaman olmadı tatili erteledim, para olmadı fotoğraf tekniklerini erteledim, imkanım olmadı Arap alfabesini öğrenmeyi erteledim, yaşım gençti dini erteledim.
Birgün bir baktım hayatım ertelenmiş konularla dolu. O kadar fazlaydılar ki şimdi başlasam yıllarımı dolduracak kadar ertelenmiş konum vardı.
Ertelediklerimiz yaşadıklarımızdan fazla olduğunda ani bir fren ile durmanın tam zamanı gelmiş demektir. Ben de durdum. Tekrar herşeyi sıraya koydum ve ertelediklerime geri döndüm. Sırayla yapmaya çalışıyorum en baştan. Arapça alfabede okumaya başladım, fotoğraf için eksik malzemeleri tamamladım, bisikletimi aldım, elektronik için güncel malzemelerin siparişlerini verdim, Ney için badem yağını aldım.
Tüm ertelenenlere başlıyorum yeniden. götürebildiğim yere kadar hepsini götüreceğim.
Kitaplarımdan çok uzaktayım ama onun da yolunu buluyorum yavaş yavaş.
Gençken erteleyip dondurduğum şeylerin buzları çözüldükçe gençliğim de buzların arasından çıkıyor. Artık ertelemiyorum. Yazmayı daha fazla ertelememeye karar vermem de bu yüzden işte.
Yani şu anda benim bir ertelenmişimi okudunuz. Teşekkür ederim.