Morondan Nörona

Yıllar önce çalıştığım iş yerinde yöneticilik yaparken aldığım bir eğitim vardı. “Beyin gelişimi ve öğrenme” başlıklı bu eğitim gerçekten çok ilgimi çekmişti. Daha önce de beyin ile ilgili birşeyler okumuş araştırmıştım ama bu eğitim benim için dönüm noktası oldu. Bir bakıma kendimi keşfettim veya yeniden tanımladım.

brain-bulb

Bu eğitimi unutulmaz kılan eğitimin bir noktasında geçen bir cümle ve oradaki “yönetici”lerden birinin verdiği tepkiydi.  Cümle aynen şöyle. “Doğumdan itibaren 1 sene içinde beyin iki katına kadar büyür“, kadın yöneticinin tepkisi “Benim iki çocuğum var demek ki benim beynim 4 kat büyümüş“.

Eğer ki patronun kız kardeşi olduğunuz için yönetici olduysanız ve başka da meziyetiniz yoksa verilebilecek en güzel tepki bu olurdu herhalde. O eğitimde kimlerin olduğunu net hatırlamıyorum ama bu yöneticiyi üzerinden 15 sene geçmesine rağmen unutamadım.

Öğrenmenin fiziksel olarak nasıl birşey olduğunu bilmek, öğrenme hakkındaki düşüncenizi değiştirebiliyor. Tamam herkes için aynı değil mesela bahsettiğim yöneticide en ufak bir kıpırdama bile olmadığı çok açık.

Bu konu hakkında youtube’da harika belgeseller var. Özellikle BBC nin Türkçe yayınlanmış beyin belgeselleri mükemmel. (Aşk hakkında bir belgeseli var ki muhteşem ve ondan ileriki konularda mutlaka bahsedeceğim.) Yapacak birşeyiniz olmadığında ve TV sizin için de sıkıcıysa bunları arayıp seyredin. Bakış açınızı çok değiştirebiliyor.

imagesÖzetle beyin bütün bilgileri bir şekilde depolayan ve bu bilgiler arasında bağlantılar (nöron) kuran bir mekanizma. Bir bilgiye ne kadar çok bağlantı mevcutsa o bilgiye o kadar rahat ulaşıyorsunuz. Kullanmadığınız bağlantılar da zamanla kopuyor ki biz buna unutma diyoruz. Sonra bağlantı tekrar kurulduğunda bilgiye ulaşabiliyoruz. Bilgi hep orada duruyor. Sadece o bilgiye nasıl gidileceğine dair yollar kapanıyor. Bu yolların açılmasına hatırlama diyoruz işte.

Bunun çok güzel bir örneği vardı o kursta. Mesela “Elma” dediğim anda aklınıza gelen herşeyi sıralayın. Kırmızı, yeşil, yuvarlak, meyve, ağaç, sulu, pamuk prenses, elma kurdu…. ve daha başka ne geliyorsa. İşte bu aklınıza gelen herşey elmanın beyninizde depolandığı yer ile mesela kırmızının depolandığı yer arasındaki bir bağlantı, bir yol. Kırmızıya ulaştığınızda aklınıza gelenler ne mesela ? Bayrak, kan, gece lambası, en sevdiğiniz gömlek, elma, karpuz …. işte bunlar da “kırmızı” ile aklınıza gelen diğer şeylerin bağlantı yolları.

Beyninizin içinde her öğrendiğiniz yeni bilgi bir başka bilgi ile arasında yol oluşturmak zorunda. Bu yolların fazlalığı hem bu bilgiyi unutmamanızı, hem de ileride kullanırken, mesela bir sorunun çözümü sırasında, aklınıza hızla gelmesini sağlıyor.

Öğrenmenin yaşa bağlı olarak yavaşlamasını kabul etmek çok kolay değil. Evet eski enerjinizle öğrenemiyorsunuz ama öğrenme yaradılışımızın bir kodu ve asla ama asla körelmiyor. Biz kullanmaktan vaz geçiyoruz sadece.

Beynin yeni durumlara adaptasyon kabiliyeti ise başka bir harika yetenek. Beyninin %60ını kaybeden insanlarda bile hayatlarına kaldıkları yerden devam etmek mümkün. En azından örnekleri var. Bir bölgenin görevini başka bir bölgeye aktarabiliyor ve hatta kendinizde hiç olmadığını sandığınız yeteneklerin birden bire ortaya çıkıverdiğine şahit bile olabiliyorsunuz. Beyin, inceledikçe mimarisine hayran olduğum bir mucize aslında .

Uzmanı değilim ama meraklısıyım. O yüzden ileride bütün olarak beyin yerine parça parça her bir özelliğini anlatmayı düşünüyorum. Siz de kendi araştırmanızı yapın bence.

Korkmayın öğrenmek çok güzel.

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.