Yazın bunu bir yere “Dünyanın sonunu cehalet ve kardeşi öküzlük getirecek“. Tabi dünyanın sonundan sonra bunu okuyacak kimsenin olmaması ayrı bir problem.
Korkarım bu ikilinin dini dili milleti ırkı yaşı yok. En olmadık yerde en ummadığın zamanda karşına çıkıp varlıklarını hatırlatıveriyorlar.
Dün akşam eski bir katedralde düzenlenen bir yılbaşı konserindeydim. Klasik müzik ve o eski mimarinin birleşimi beni hep büyülemiştir. Hele dünkü konser Vivaldi olunca aylar önceden aldığım biletimle başlamadan bir saat önce yerimi aldım. İyi ki de öyle yapmışım zira yerler numaralı değildi. Üç ayrı blok vardı. Ödediğin miktara göre ya tam sahnenin karşısında, ya kenarda ya da köşede sütunlardan tam da sahneyi göremediğin bir bloğa oturuluyordu. Ben son biletlere yetiştiğimden ve “sonuçta klasik müzik konseri sahneyi görmesem de olur” kafasında olduğumdan köşedeki yerimi aldım ama erken gitmenin avantajı olarak o bloktaki en iyi yere oturdum.
Gelenler genelde orta yaş ve üstü düzgün insanlardı. Hatta beklerken kitap okuyan insanları gördüm. (Evet evet! Var böyleleri. )
Benim yan tarafımdaki iki sandalye tam katedralin taşıyıcı sütunlarından birinin arkasına denk geldiği için sahneyi neredeyse hiç görmüyordu. Gelen “boş mu?” diye soruyor. Boş olduğunu öğrenince oturuyor ama oturmasıyla kalkıp başka yere bakmaya gitmesi birkaç saniyeden fazla sürmüyordu.
Konserin başlamasına son on beş dakika kala biri yirmili biri kırklı yaşlarda iki kadın geldi. Onlar da sordular, onlar da oturdular, onlar da söylendiler ve onlar da kalkıp gittiler. Sonra bir çift geldi. Boş yerler artık azalmaya başlamıştı ve çift oturduktan sonra kalkmadı. Son iki dakika kala o iki kadın geri döndüler. Belli ki başka yerlere bakmış ve yan yana iki boş sandalye bulamamışlardı. Ellerinde şaraplarıyla yüzsüzce “Aaa orası bizim yerimizdi” diyerek yanımdaki çifti kaldırdılar.
Konser başladı. Harika bir atmosfer vardı. Katedral keman ve klarnet sesleri ile akustiğin ne kadar güzel olduğunu hissettiriyordu ki yanımdakiler kıkırdamaya ve konuşmaya başladılar. “Tamam ya sorun etmeye gerek yok şimdi susarlar” diye kendime telkinde bulunmama rağmen susmak bir yana, şaraptan yudum aldıkça ne kıkırdamaları ne konuşmaları bitti. 5 dakika sonra genç olanı çantasından cips paketi çıkarınca “yok artık!” dedim.
Madem dinlemeyeceksin, madem içip, cips yiyerek muhabbetin dibine vurup gülüp eğleneceksin ne diye konsere geliyorsun bak yan tarafta harika bir pub var diye içimden söylenmekten başka bir şey yapmadım neyse ki. Bunun yanlış olduğunun ayırdında olmayana söylesen de hiç bir şeyin değişmediğini anlayacak kadar yaşlandım artık. Söylesen ne olacak biliyorum. Cazgırlığa başlayıp uzatacaklar ve iyice tadım kaçacak.
Neyse ki yanlış yerde olduklarına yeterince kahkaha atamadıklarına kanaat getirip konserin ilk yarısının sonuna doğru gitmeye karar verdiler. Kırk beş dakikalık bir işkencenin yeterli olduğunu düşünmüş olsalar gerek.
O arada herhalde şarapların mesaneye etkisinden midir nedir insanlar tek tek bloklardan birer ikişer tuvalete gitmeye başladı. O güzelim akustiğe bu sefer de topuklu ayakkabıların taş zeminde çıkardığı tak tuk sesleri eklendi. Yahu beş dakika sonra ara verilecek bu kadar mı çişini tutamıyorsun da şu güzelim ortamı mahvediyorsun?
Bunlar kötü örnekler ama mesela önümde oturan çifte de hayran oldum. Kadın ikinci bölümün ortasında tuvalete gitti ama ayakkabılarını çıkarıp eline alarak, eğilerek hayalet gibi gitti.
Bir öküzün bencilliğine karşılık ders niteliğinde bir zerafet örneğiydi.
Cahillik neden kardeştir öküzlükle ? Bilimi, doğayı, sanatı bilmek onlara göstereceğin saygıyı etkiler. Bir insan hiç bir şeyi bilmiyorsa, beyni İNSAN olmanın gerektirdiği kadar gelişmediyse, neo-korteks henüz hayvani dürtülerin üstünü örtecek kadar büyümediyse geriye kalan sadece öküzdür. Ve maalesef hiç bir öküz kendisinin öküz olduğunun farkında değildir. Erken yaştaki müdahalelerle bu vakalar belki kurtarılabilir ancak ileriki yaşlarda tedaviye cevap vermeleri çok zordur.
Bu bencillik, saygısızlık, bilimden, sanattan, insanlıktan uzak yaşam formları bir virüs gibi dünyaya yayılıp eşitçe paylaşmak yerine savaşmayı, yakmayı yıkmayı yok etmeyi kendilerine hak görürler. Kendi menfaatleri için bütün bir insanlığı yok edecek kadar bencil bu yaratıklar maalesef sayıca öyle fazlalar ki adına “Demokrasi” dediğimiz sistem sayesinde ülkeleri yönetecek ve hatta savaşa sokacak, onlardan olmayan İNSAN’ların geleceklerini yok edecek duruma geldiler.
Üzgünüm ama “Dünyanın sonunu cehalet ve kardeşi öküzlük getirecek“.