Biyolojik olarak iki ayağa kalkıp biraz yürüdükten sonra olmasına insan olduk da, hayvanlıktan kurtulmak biraz zaman alıyor anlaşılan.
Uzaydan gelip dünyanın gidişatına bakınca durumumuz pek de parlak gözükmüyor olsa gerek. O yüzden bir müddet daha uzaylıların gelmemesi yararımıza olur.
Ömrünün biteceğinin ayırdında olan tek canlı olarak, şu üç günlük dünyada kendi kendimizi sınırlayıp, olanı paylaşmadan, diğerinin elindekine göz dikerek, saygıyı, sevgiyi, hakkı, hukuku, adaleti, gözetmeyerek yaşayıp, hala insan olduğumuzu iddia ediyoruz.
Eğitim dediğimiz şey hayatta en kullanılmayacak şeyleri anlatıp en lazım olacakları atlayıp, en anlaşılmayacak yaşlarda en kendi kendine keşfedilmesi gerekenleri yalan yanlış çocukların kafasına çakmaktan ibaret. Hem de yıllarca!
Sadece insana değil planktona bile saygılı olmak zorundayken kristal dükkanındaki bir fil gibi herşeyi yıkıp kırıp sadece kendi istediğini yapanlarla doldu ortalık.
Din, millet, kavim, ırk, tarikat derken gruplaşabilecek ne bulduysa gruplaşan ve en doğrusunun kendi grubu olduğuna kendini inandıran, başkaları buna inanmadığı için hiç dinlemeden diğer grupları yok etmeye çalışan virüsten beter bir canlı türü oluştu.
Halbuki ben bu yüzyılda dünyanın herhangi bir yerini beğendiğimde orada yaşayabilen, çalışabilen, etrafımdaki insanlarla gülüp eğlenip konuşabilen sonra belki başka yerleri gezerken fikrimi değiştirebilen, artık savaş vs olmadan güvenle yaşayabileceğim, sınırlarla çevrilmemiş bir hayat bekliyordum.
Hırs, para, iktidar, cehalet, anormal nüfus artışları vırt zırt derken yine kendimizi ortaçağda bulduk malesef.